Futbol Da Nesi!
Dünya
kupası… Dört yılda bir, yalnız erkeklere ya da futbola gönül verenlere hitap
eden bir organizasyondan ziyade, tüm dünya tarafından ilgi gören, futbolu seven
sevmeyen hemen herkesi kapsayan ve içine çeken bir girdap adeta. Gerek uğruna
yapılan şarkılarıyla, gerek uğruna milyonlar harcanarak çekilen reklam filmleri
ve tanıtımlarıyla dünya kupası artık sadece futbolu ilgilendiren bir olay
olmaktan çıkarak, eğlencenin ve heyecanın tavan yaptığı bir gelenek haline
geldi ve dört gözle beklenir oldu.
Başladığı
günden biteceği güne kadar, haftalarca, ilgilileri dışında da milyonlarca
izleyiciye ve takipçiye ulaşıyor dünya kupası. Gerek stadyumlarda Meksika
dalgalanmasıyla kendinden geçen taraftarlar, gerekse evlerinden bu soluk kesici olayı takip
eden milyonlarca insan var. Bu altın kupanın özenle hazırlanan müzikleri, sloganları,
reklamları ile dünya kupaları artık sadece futbolseverlere değil dünya üzerinde
eğlenceye ve heyecana önem veren herkese hitap ediyor. Bu özelliğiyle olsa
gerek yalnızca sahada oynanan 90 dakikalar dışında da evrensel ve birleştirici
bir hale geldi. Barışın, dostluğun ve heyecanın en büyük simgesi olmaktan da
kurtaramadı kendini.
Bayanları
ve "Dünya kupası&futbol" çerçevesinde bir yazıya önyargıyla
yaklaşabilme ihtimali olanların da dikkatini çekebilmek ve bu buzları
kırabilmek içindi buraya kadar ki kısım. Bundan sonrası 94 Amerika'nın büyülü
yolculuğunu anlatma ve yaşatmaya çalışma çabasından oluşacak; ve sanıyorum
futbolu seven sevmeyen hemen herkes bu dünya kupasını kaçırdığı için biraz
hayıflanacak, bu nostalji içinde olmak için az da olsa diline keşke sözünü
dolayacak.
Milyarların
gözü kulağı tek bir adamın üstündeydi o dünya kupasında.. Baggio'nun kalp
atışları sahadaki 94 binden fazla insanın sesini bastırıyor, adımlarını attığı
her an büyük bir güç dalgası, hipnoz etkisi yaratıyordu..Televizyonları ve
radyoları başındaki milyonlarca insan da bunu hissedebiliyor, 1994 yılının o en
heyecan verici anlarından birisinin yaşandığını anlayabiliyorlardı. Yıllarca
unutulmayacak, yıllarca aynı heyecanla anlatılacak bir ana tanık edeceğinden
bihaber olan milyonlar soluğunu tutmuş, Baggio’nun 3 adımla aşıp kullanacağı
penaltıyı bekliyordu…
FIFA,
bu dünya kupasını 1988 yılında hiç beklenmedik bir şekilde, futbola daha
ilgisiz, futboldan daha uzak olan Amerika Birleşik Devletleri'ni, Fas ve
Brezilya'nın önüne koyarak akıllarda soru işaretlerine sebep oldu. Beyzbol,
basketbol, Amerikan futbolu gibi sporların egemen olduğu bu coğrafyada insanlar
futbola genel olarak ilgisiz ve uzaktı. Bilinen; birçok Amerikalının televizyon
karşısında birasını yudumlayıp fıtı fıtı göbeğini kaşırken futbol maçlarını
izlemeyeceği yönünde bilgilerdi. Bu da
dönemin değil muhtemelen futbol dünyasının en iyi oyuncularının gani gani
olacağı bu dünya kupası öncesi hafif bir karışıklığa neden oldu. Futbol tanrısı
Diego Armando Maradona'nın takımına geri dönerek kupaya renk katacağı haberi,
ardından gelen doping skandalı ve Maradona'nın kupanın büyük kısmına renk
katamayacak olması başlangıç talihsizliklerini arttırıyor, kupaya atılan
şüpheleri bakışları bir kat daha güçlendiriyordu. Tüm bunlara rağmen elbette
kimse 24 takımın yer aldığı ve 52 maçın yapıldığı turnuvada toplam izleyici
sayısının 3,587,538 olacağını tahmin edemezdi.
Bahsettiğim
gibi 94 dünya kupası futbol dünyasının gördüğü en heyecan verici yıldızları bol
bol bünyesinde barındıran bir kupa oldu. Galatasaray efsanesinin yapı
taşlarından Gheorghe Hagi’nin 3 golle parladığı,
Diego Armando Maradona’nın dopingle sarstığı, Roger
Milla’nın 42 yaşında ağları havalandırıp dans ettiği, Oleg
Salenko’nun 3 maçta attığı 6 golle gol krallığında adının olduğu, Jürgen Klinsmann,
Romario, Roberto Baggio, Adrian Knup,Hristo
Stoichkov, Luis Enrique,
Kennet Anderson, Gabriel Batistuta, Dennis
Bergkamp’ın ülkelerini taşıdığı ve futbol arenasını aydınlattığı
bir heyecandan bahsediyoruz. Bunun yanında Paola Maldini, Josep
Guardiola, Daniel
Amokachi, Henrik Larsson, Ronaldo, Ray Houghton, Oliver
Kahn,
Gianfranco Zola, Jay-Jay Okocha, Valeriy Karpin, Santiago Cañizares, Stefan Effenberg,
Bebeto, Rudi
Völler, Escobar, Dunga ve daha birçok önemli isim. Müziğin
Beatles’i, sinemanın Fight Club’ı, tiyatronun Nejat Uygur’u, karikatürün hunili
delisi tadında efsanevi ve kült bir organizasyonun ışık saçan yıldızlarıydı
onlar.
Tabii
sadece yıldızları ile değil, birçok ilk ve birçok estantene ile de efsanevi
oldu 94 Amerika.
Berlin
duvarı yıkıldıktan sonra ilk kez bütün olarak kupaya katılan Almanya,
SSCB dağıldıktan sonra ilk defa Rusya olarak kupaya katılan Ruslar, 1950'den
beri ilk kez bir kupaya hiçbir Büyük Britanya
ülkesinin katılamaması, hakemlerin ilk kez siyah formalarını çıkararak
kendilerini biraz renklendirmesi, ilk kez 3 puan sistemli bir Dünya Kupası
yapılmasısı aklımıza kazınan farklılıklardan oldu. Bebeto’nun attığı gollerden
sonra kucağında salladığı hayali bebek, büyük bir sükse yapan Bulgaristan Milli
Takımının ilk 11'indeki tüm futbolcuların adının sonunda "ov" olması,
ilk defa bir Dünya Kupası maçının tamamen kapalı bir stadyumda oynanması ve ilk
kez formaların arkasında isim yazılması da akılda kalan ilginç anekdotlardan.
Hemen
her dünya kupasında olduğu gibi bu kupada da ne yazık ki hiç istenmeyen birkaç
olay meydana geldi. Özellikle tüm dünyayı yasa boğan ve kahreden bir haber
dünya kupasından sonra oluşan heyecan ve coşku dalgasını şiddetli bir şekilde
sarstı. Birçok otorite tarafından daha Amerika’ya gelmeden sükse yapacak
takımlar arasında lider gösterilen ve Pele’nin şampiyonluk adaylarından Kolombiya’nın
ev sahibine 2-1 yenildiği grubun son maçında, ABD’nin ilk golünü kendi ağlarına
gönderen ve büyük ölçüde takımının ilk turda elenmesine yol açan Escobar’ın, 2
Temmuz 1994'te, Kolombiya'nın Medellin kentindeki bir barda vurularak
öldürülmesi ve bu vahşete sebep olan Kolombiyalının her ateş edişinde “gol”
diye bağırması, 94 Amerika’nın ihtişamına, coşkusuna ve tüm güzelliğine ne
yazık ki gölge düşürdü. Diğer taraftan
Avrupalıların daha rahat takip etmesi için, öğlen saatlerinde epey sıcak
havalarda yapılan maçlar, hem oyunculara, hem de izleyicilere sıkıntılı anlar
yaşattı.
Tasarım
harikası 10 numara gök mavili forması, kendine has saçları ile İtalya’nın ve
kupanın en önemli yıldız adayı ellerini belinde kavuşturuyor… İlk defa
penaltılara kalan Dünya Kupası’nda, onun kullanacağı bu son penaltı kupayı ya
sambacılara itecek ya da İtalyanların şansını devam ettirecek. Baggio önce topa
ve ardından yakından tanıdığımız Taffarel’e son kez bakıyor… Kendinden emin
adımlarla ilerliyor, ilerliyor vee… 94 binin uğultusu kulakları sağır ediyor…
Dünya Kupası’nın en iyi oyuncularından ve İtalya’nın en büyük kozu Baggio
yıkılırken, sahada ve tüm dünyada bir an olsun samba rüzgarları esiyor,
ortalığı kasıp kavuruyor.
Etkileyici
finali, estanteneleri, ilkleri, farklılıkları, taraftarı ile 94 Dünya Kupası
tüm dünya kupaları arasında kendine çok özel, çok farklı bir yer ediniyor.
Gerek futbol severlere, gerekse bu büyünün etkisi altında kalmış milyonlara ise
gülümseten hatıralarla bol muhabbetli dakikalar bırakıyor.

Yorumlar
Yorum Gönder